top of page

Google Trendleri Bize Neler Anlatıyor?

  • Berhan Bayraktaroğlu
  • Apr 24, 2021
  • 7 min read

Updated: Apr 25, 2021

Bu bölümde Google Trendlerinden bahsedeceğiz. Google Trends Analizleri bize ne anlatıyor sorusunun peşinden gideceğiz. Kişisel olarak en çok hoşuma giden konulardan biri teknolojinin kişisel ve toplumsal davranışlarımız üzerine etkileri hakkında düşünmek. Filozofların ve toplum bilimcilerin en temel konuları sıklıkla insanı ve toplumu anlamak olmuştur ancak bugün bir insanı tanımanın en kestirme yollarından birinin o kişinin internet geçmişine bakmak olduğunu söyleyebileceğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Atinalı filozoflar böyle bir dünyayı tasavvur etmişler miydi bilmiyorum ama bugün bir insanın zamanını neyle geçirdiği, nelere imrendiği, nelere sahip olmak istediği gibi çeşit çeşit bilgi Google arama geçmişimizde yer alıyor aslında. Bu bilgileri de google’a bizler bile isteye veriyoruz. Neyse ki Google tek tek bireysel arama geçmişlerini satmıyor ama bir bütün olarak arama terimleri hakkında raporlar hazırlıyor veya herhangi bir kişi Google trends sitesine giriş yaparak hangi kelimelerin popülerliğinin nasıl değiştiğini, hangi kelimelerin aramalarının yükseldiğini veya düştüğünü tespit edebiliyor. Hatta bunu gerçek zamanlı dahi yapmak mümkün. Örneğin, bu podcasti hazırlarken baktığımda günün en çok aranan terimi Bitcoin olmuş. 500binden fazla arama yapılmış. En çok aranan ilk 10 terim içerisinde Bitcoin kaç tl, Bitcoin kaç dolar gibi soru cümleleri de yer alıyor ayrıca. Yani bitcoin ilk 10’a 3 farklı sorguyla girmiş.



Google Trends’in bu tam zamanlı analizleri mümkün kılması aslında geçmişte Google’ın bir projesinin doğmasına yol açmıştı. 2008 yılında başlayan bu proje Google Flu Trends isimli bir projeydi. Google bu projeyle Google aramalarından faydalanarak bir grip salgınını önceden tespit etmeye çalışıyordu. Google üzerinden yapılan öksürük, ateş gibi grip belirtisi olabilecek aramaların sıklıklarını geçmiş dönemdeki arama sonuçlarıyla karşılaştırarak normalden farklı bir eğilim olup olmadığı tespit edilmeye çalışılıyordu. Böylece salgın resmi olarak kabul edilip vakalar iyice artmadan önce aslında gereken önlemlerin alınması hedefleniyordu. Bir çeşit kolektif zekâ projesi de diyebiliriz. Tabi bugün koronavirüsü yaşamış bir dünyadan bakınca kulağa nasıl geliyor bilemiyorum ama bence o dönem için oldukça vizyoner bir projeymiş ancak bu proje 2015 yılında durdurulmuş. Bunun sebebi de Google flu trends’e göre yapılan tahminlerin gerçekte yapılan doktor ziyaretlerinin epey üstünde kalması olmuş. Yani projenin tahminleri beklendiği kadar iyi sonuç vermemiş. Belki tahminde kullanılan model geliştirilip daha iyi sonuçlar vermesi de sağlanabilirmiş diye düşünüyorum aslında. Kim bilir belki de küresel bir salgın olasılığına ihtimal verilmemiştir ve pek de üzerine düşen olmamıştır.


Son bir senede tarihin en sıra dışı senelerinden birini yaşadık. Bu dönemde google’a göre en çok sorgulanan şey “neden” olmuş. İnsanlar salgına verilen isimden tutun da karşılarına çıkan birçok başka meselenin sebebini öğrenmek istemişler sanırım. Hastalığa neden covid-19 deniliyor? Neden orman yangınları çıkıyor? tarzı aramalar son bir senedeki aramalarda dikkat çeken arama tarzı olmuş. Muhtemelen bir sebep sonuç ilişkisi kurabilmek düşünce yapımıza daha uygun geliyor ve daha kolay izah edebiliyoruz olguları kendimize.


Şimdi önce dünya genelinde dikkat çeken birtakım trendlere bakalım istiyorum. Bir önem sırasına göre belirlemedim bunları. Benim dikkatimi çeken bazı arama trendlerine değinmek istiyorum yalnızca. Örneğin bence dikkat çekici ve üzerinde düşünülmesi gereken bir trend uykusuzluk olmuş. Şimdiye dek hiç olmadığı kadar çok arama yapılmış uykusuzluk üzerine. Benim özellikle ilgimi çekti bu çünkü şu aralar Mathew Walker’ın "Niçin Uyuruz" isimli bir kitabını okuyorum ve oldukça beğendim bu kitabı. Niçin uyuruz sorusunun yanında uykunun insan beden ve ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri üzerine yapılmış oldukça doyurucu açıklamalar var bu kitapta. Tabi bunun tam tersi durumda uykusuzluğun nelere sebep olabileceğine de değiniliyor. Örneğin, yeterince uyumamanın yol açtığı sayısız sağlık sorununun yanı sıra uykusuz araç kullanımından dolayı Amerika'da trafik kazalarında her saat başı bir kişi hayatını kaybediyormuş. Türkiye’de de bunun farklı olduğunu zannetmiyorum. İnsanlar kaliteli uyuyamıyor. Bir çeşit uykusuzluk salgını var aslında ve bu da Google aramalarımıza yansımış durumda.



Arama sayısında yüksek bir artış sağlanan bir başka konu da iklim değişikliği olmuş. "İklim değişikliği nasıl durdurulur?" sorusu geçmişte olmadığı kadar çok aranmış. Biliyorsunuz neredeyse her sene Kaliforniya’da dev orman yangınları çıkıyor ve 2020’nin Eylül ayında yine bu yangınlardan dolayı San Francisco şehrinde birkaç gün boyunca turuncu bir gökyüzü oluşmuştu. Hatta bu görüntü Blade Runner 2049 filmindeki apokaliptik sahnelerin neredeyse aynısı olmuştu. Orman yangınlarından dolayı etrafa saçılan duman ve kül parçacıkları sadece turuncu ve kırmızı ışığın geçmesine izin verip diğer renkleri bloke edince bu görüntü oluşmuştu. Ben bu aramadaki dikkat çekici artışı biraz da bu olaya bağlayabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü insanların somut bir etki olarak hayatlarında gözlemledikleri bir etki olmuş oldu ve küresel ısınma üzerine daha çok düşünmemize yol açtı.


Üst fotoğraf: Blade Runner 2049 filminden bir sahne.

Alt Fotoğraf: SanFrancisco Eylül 2020


Sonuçlarda benim dikkatimi çeken bir başka arama tipi de “yeni başlayanlar için” tarzı aramalar. Dünya nüfusunun bir bölümünün uzunca bir süre evlerinde kalmalarının sonucunda milyonlarca insan yeni birtakım hobiler edinmeye çalıştılar. Muhtemelen bunların bir kısmı sadece hobi olarak da değil belki ek bir gelir elde etme ümidiyle yapılan aramalardı. Bu tip yeni başlayanlar için tarzı yapılan aramaların en popüleri ise dikiş üzerineymiş. Yeni başlayanlar için dikiş makinesi gibi yani. Benim ilgi alanımın tamamen dışında olduğu için bana biraz şaşırtıcı geldi bu.


Küresel olarak trend olan bir başka arama konusu ise meditasyon olmuş. Son dönemlerde uygulama marketlerinde bu tip uygulamaların sayısında yaşanan artışın belki sizler de farkındasınızdır. Bu tip uygulamalar genellikle günü daha dingin ve sakin geçirmeye yönelik olarak çeşitli alıştırmalar sunuyorlar kullanıcılarına. Aslında bir bakıma meditasyon aramalarındaki artışın Google’da aranıp cevabı bulunamayan birtakım soruların uzantısı olduğunu varsayabiliriz diye düşünüyorum. Muhtemelen Google’a nasıl daha huzurlu olunur diye yazdığımızda karşımıza bir sürü listeler çıkacak ve bu listelenen maddeler arasında çıkan bir madde de meditasyon yapmak olacak. Böylelikle buradan da insanların meditasyona doğru yöneldiklerini düşünebiliriz. Meditasyonun popülerliği son birkaç senede yaklaşık 3 kat artmış Amerika’da ve ülke nüfusunun yaklaşık %14’ü en azından bir kez meditasyonu denemiş. Özellikle stres, yalnızlık, endişe, tükenmişlik gibi duygu durumlarında ve hatta bazı ağrı problemlerinde bile meditasyona sıklıkla başvurulmaya başlanmış. Günümüzdeki bu kadar karmaşanın içerisinde bu tip arayışların artması da son derece doğal bence.


Son bir senede küresel bir başka trend de köpek ve kedi sahiplenme trendi olmuş. Normalin çok üstünde bir arama yapılmış bu konuda. Uzaktan çalışma dolayısıyla insanların evde zaman geçirmeleri, çocukların okula gidememesi ve genel olarak hemen herkesin kendini tecrit altında ve daha yalnız hissetmesi beraberinde böyle bir arayışı getirmiş gibi görünüyor. Durum böyleyken kedi köpek sahibi olmak beraberinde birçok sağlık faydasını da getiriyor. Bir köpeği yürüyüşe çıkarmak sizi de hareket ettiriyor, okşamak ve bakımını yapmak sizin de kendinizi daha iyi hissetmenize yol açıyor.


1880lerde Nietzsche'nin kullandığı daktilo


Aramalar arasında bu araştırmayı yaparken bazen öyle sorular sorulduğunu da görüyorsunuz ki bu da niye soruluyor ki dediğiniz de oluyor. Mesela elimizi nasıl yıkamalıyız sorusu en çok aranan sorulardan biri. Veya bugün günlerden ne araması en sık yapılan aramalardan biri. Elbette yine pandemiden dolayı çok yükselmiş bu aramalar ancak bu kadar temel bir konuda dahi cevabı google’a sorup internetten almaya çalışmak bu tip aramaların bizi aptallaştırdığını da bir anlamda düşündürtüyor. Hatta google’ın arama yardımcısı zaten daha bir iki harf yazdığınızda neyi sormak istiyor olabileceğinizle ilgili bir sürü tahmin de yaparak sormak istediğiniz soruyu dahi kendisi ortaya çıkarıyor. Bu noktada sanırım sizler de çevrenizdeki kişilerde veya kendinizde gözlemlemişsinizdir. Bir kitap okumakta veya uzun bir yazı okumakta insanlar çok zorlanıyorlar. Ben açıkçası birkaç paragraftan uzun bir yazıyı okuyabilen insanlara pek rastlamıyorum artık. Hemen herkes hap bilgiler arayıp bulup tüketip ardından yeni ve başka bir hap bilgi aramaya devam ediyor. Benim aramalar hakkında düşünürken kendi kendime sorduğum bu soruyu Nicolas Carr isimli bir Profesör Pulitzer ödülüne aday gösterilmiş bir kitap haline getirmiş. Kitap, Yüzeysellik “İnternet bizi aptal mı yapıyor?” alt başlığıyla yayımlanmış. Kitap aslında bilgi üretirken ve tüketirken kullandığımız metotların düşünce yapımızı ve zihinsel durumumuzu da değiştirdiğini açıklamaya çalışıyor. Kitaptan güzel bir öykü olarak 1880lerde Nietzsche’nin hastalığının ilerlemesi dolayısıyla artık kâğıt kalem kullanarak yazmakta zorlandığı bir dönemde o yıllarda henüz yeni icat edilmiş olan bir daktilo siparişi verdiğinden bahsediliyor. Bu daktilo sayesinde Nietzsche yeniden hızlı ve daha rahat bir biçimde yazı yazmaya başlamış ancak bu sefer de Nietzsche’nin yazı tarzının değişmeye başladığı fark edilmiş. Daktiloya geçtikten sonra Nietzsche’ni yazıları daha kısa ve o dönemki anlık mesaj uygulaması olarak düşünebileceğimiz telgraf mesajlarına benzemeye başlamış. Nietzsche’nin yakın bir dostu olan bestekar Henrich Köselitz bu tespitini Nietzsche ile paylaştığında Nietzsche yanıt olarak "haklısın dostum kullandığımız yazma ekipmanları düşüncelerimizin oluşmasında rol oynar" şeklinde bir yanıt vermiş. Bugün artık insan beynini oluşturan yaklaşık 100 milyar nöronun nasıl işlediğiyle ilgili daha çok bilgi sahibiyiz ve dikkatimiz dağılmadan uzun bir yazıyı okuduğumuzda nöronların birbirleriyle yeni bağlantı yolları geliştirdiklerini ve derin okumanın derin düşünme ile iç içe gelişen bir süreç olduğunu biliyoruz. Bunun aksine sürekli bir bağlantıdan bir başka bağlantıya tıklayarak bir takım hap bilgiler peşinde koşmak ise başka tür bir okuma deneyimi yaşatıyor beynimize ve kitapta giderek daha çok bir makine tarzı okuma deneyimine sahip olduğumuzdan bahsediliyor. Doğal zekâmızın bir çeşit yapay zekaya doğru evrildiğine ve bunun da derin düşünme becerimizi körelttiğine değiniliyor.


İspanyol Gribinin Doğumlar Üzerine Etkisi. Kaynak : Brookings Enstitüsü.


Google Trends verileri üzerinden yapılan farklı birçok analiz de var. Bitcoin fiyatını tahmin etmekten seçim sonuçlarını kestirmeye dek birçok alanda bu veriler kullanılıyor. Son dönemde akademik olarak da bu verilerden yararlanılarak ortaya konulan pek çok araştırmaya rastlamak mümkün. Benim ilgimi çeken bu tarz araştırmalardan bir tanesi Google trends verilerinden yola çıkarak doğum projeksiyonu yapmaya çalışan bir araştırma oldu. Tahmin edeceğiniz üzere hayatın olağan akışının bozulduğu dönemlerde doğum sayılarında düşüşler oluyor ve sonrasında yeni bir normale dönüldüğünde ise bu sefer de doğumların hızlı bir şekilde arttığı bir döneme giriliyor. Örneğin 2. Dünya Savaşı ve bunu takip eden dönem bunun bir örneği. Peki covid döneminde de böyle bir durum yaşanacak mı? Bunu Google trends verilerinden konrol etmek için araştırmacılar öncelikle 40 adet doğumla ilgili olabilecek bir kelime listesi yaratmışlar. Bu kelimelerin aramalarındaki artışlar altı yedi ay sonrasında doğumlarda artış olarak bir dönüş sağlıyor. Öte yandan doğumları etkileyen bir başka çok önemli etken de ekonomik beklentiler. Bu nedenle benzer bir liste de ekonomik aramalar için hazırlanmış. Bu listedeki kelimelerin aramalarındaki artışlar da gelecek aylarda doğumlarda düşüşle ilişkilendiriliyor. Böylelikle bu iki liste üzerinden yapılan çalışmada Amerika'da doğumların normalden %15 daha düşük olacağı hesap edilmiş. Bu tabi çok yüksek bir oran. Araştırmacılar bu oranları tarihteki başka bazı durumlarla karşılaştırmışlar. Örneğin 1918 İspanyol gribi döneminde doğum oranları %13 düşmüş. 1929-1933 dönemindeki büyük ekonomik kriz döneminde ise doğumlar yaklaşık %15 düşmüş. Ve son olarak da 2008 küresel ekonomik kriz döneminde ise doğumlarda yaklaşık %9 düşüş olmuş ve krizden önceki seviyeye de hiçbir zaman yeniden gelmemiş. Şimdiki bu düşüş de böylece aslında amerikada son yüzyılın en büyük düşüşü anlamına geliyor. Benzer durumlar diğer Batı ülkeleri için de geçerli Almanya ve Fransa’da çocuk sahibi olmayı planlayanların %50’si bu planlarını ertelemiş. Pandeminin ve ekonomik koşulların daha da ağır olduğu İtalya’da ise başlangıçta bir çocuk planı olanların %37’si bu planlarından tamamen vazgeçmişler. Birçok ülkede 2021’in ilk aylarında son on yılların en düşük doğum oranları tespit edilmiş. Türkiye için Google trendleri üzerinden yapılmış bir çalışmaya ben rastlamadım ancak Türkiye’deki doğum oranlarının da hızlı bir şekilde düştüğüyle ilgili haberler var. Buna göre Türkiye’de yıllık nüfus artış hızı, 2019'da binde 13,9 iken 2020'de binde 5,5'e gerilemiş. Gerçekten çok büyük bir düşüş bu. Bu durum Google arama sonuçlarına yansımış olabilir mi diye düşünerek çok basit sorgulama yaptım ben de ve 2020 yılı başından bugüne dek “bebek” kelimesinin aranma düzeyine baktım. 2020 sene başında yaklaşık 100 seviyesinde bir arama düzeyinde olan bebek kelimesi 2020 Mart sonunda 75 seviyesine gerilemiş. Ardından gelen aylarda ise dönem dönem yükseldiği dalgalı bir seyir izlemiş ancak genel trend hep düşüş eğiliminde. Hatta geçtiğimiz hafta yani Nisan 2021 ortasında son bir buçuk yılın en düşük oranı olan 70 seviyesine kadar düşmüş. Google trendleri içerisinde ve sosyal medyada böyle veri madenciliği yaparak gerçekten değişik çıkarımlar yapmak mümkün.


Evet böylelikle podcastin sonuna geldik. Umarım dinlerken keyif aldığınız bir yayın olmuştur. Baskaben podcast’i twitter’da takip edip yorumlarınızı bırakabilirsiniz ve baskaben.com web sitesini ziyaret edebilirsiniz.


Herkese selamlar, bir sonraki yayında görüşmek üzere.





Comments


bottom of page